Cumartesi, Aralık 14Kırklareli Üniversitesi Uygulama Gazetesi

Pandemi Sürecinde Türkiye’de Kitap Yayıncılığı

Türkiye’de kitap yayıncılığı Osmanlı modernleşmesinin bir ürünü olarak 19. yüzyılda gelişmeye başlar. İlk Türkçe kitap basan matbaadan Tanzimat’a kadar geçen dönemde ciddi bir hareketlilik yaşanmaz. Kitaba, gazeteye ve dergiye belirli ilginin oluşması için 19. yüzyılın ikinci yarısını beklemek gerekecektir.

Özellikle 1870’li yıllardan itibaren modern eğitim kurumlarının kitap ihtiyacından da destek alarak matbaaların sayısı artmaya başlar. Yüzyılın son çeyreğinde Babıali caddesinde ve Beyoğlu’nda ilk kitabevleri açılmaya başlar. Cağaloğlu çevresinde İranlı ve Ermeni matbaacı ve kitapçıların öncülük ettiği yayıncılık faaliyetlerinde 1890’lardan itibaren Türk kitapçılar da boy göstermeye başlar. II. Meşrutiyet ve Cumhuriyet’in ilk yıllarında artık Babıali Caddesi basın/yayın kuruluşlarının kümelendiği bir bölge kimliğine bürünür. Matbaalar, gazeteler, dergiler, yayınevleri, kitabevleri, mücellithaneler ve klişehaneler beraberce bir yayıncılık atmosferi oluştururlar. Bugünkü anlamda yayınevleri, 20. yüzyılın başlarında önce kitabevi olarak toplumsal hayata dâhil olur. Kitabevi açarak yola çıkanların bir kısmı sonraki yıllarda kitabevlerinin ismini bir marka haline getirerek kitap yayıncılığına el atarlar. Ülkemizde kitap yayıncılığının gelişmesinde eğitimde, ekonomide ve şehirleşmede yaşanan gelişmeler etkili olur. Lise ve üniversite eğitimi gören insan sayısı arttıkça gazete, dergi ve kitap okuyucusunun sayısı artar. 1960’lı yıllarla birlikte hem basın-yayın kuruluşlarının sayısı hızla artar hem de üretilen yayınların tirajı yükselir. 1960’lardan günümüze şehirleşen toplumun yeni kuşakların eğitimine verdiği önem –öncelik ders kitaplarında olsa da- kültür kitapçılığına da ciddi katkılar sunar. 12 Mart ve 12 Eylül gibi gelişmeler kültür hayatına ve kitap yayıncılığına önemli darbeler vursa da yıllık yeni çıkan kitap sayılarında bir istikrar sağlanır. Yeni çıkan kitap sayısı 1990’lı yıllardan itibaren ivme kazanır. 2000’li yıllarda 30 bine çıkan yeni kitap sayısı, 2010’lu yıllarda 40 bine yükselir.

 Bütün bu gelişmelere rağmen değişik dönemlerde yapılan toplumsal araştırmalarda kitaba ayrılan ortalama sürenin düşük çıktığını, kitabın ihtiyaç sıralamasındaki yerinin aşağılarda olduğunu biliyoruz. Sözlü kültür çerçevelerinden, görsel kültür ortamına doğru yaptığımız hızlı geçişin doğurduğu sorunlar var. Gündelik hayata etki eden yoğun dijitalleşme adeta iletişimin kültürün yerine geçtiği bir manzarayı ortaya çıkarıyor. Kitap metni ile sosyal medya veya internet haber sitesi metni arasındaki farkların altını çizmekte zorlanıyoruz.

Mart ayının ortasında Türkiye pandemi sürecine girdi. Kitap yayıncılığı, pandemi ile birlikte yaşanan kısıtlamalardan etkilenen sektörlerden biri oldu. Kitap yayıncılığı sektörü yayınevleri, kitabevleri, zincir mağazalar, dağıtım firmaları ve internet satış sitelerinin toplamından oluşuyor. Belirli bir potansiyele sahip bir yayınevinde editör, musahhih, sayfa tasarımcısı, kapak tasarımcısı, pazarlama sorumlusu, muhasebe sorumlusu, büro ve depo personeli istihdam ediliyor. Yayıncılar bugünlerde bir yandan mevcut personel yapılarını korumaya çalışırken bir yandan da -uzaktan eğitim kararıyla- açılan yeni eğitim sezonunda okuyucu/öğrenci-yayınevi bağlantısının sağlıklı bir biçimde kurulabilmesi için kendi çözümlerini geliştirmeye çalışıyor.

Bu bağlamda, ülkemizde kitap yayıncılığında hatırı sayılır geçmişe sahip üç yayınevinin yetkilileriyle “Pandemi Sürecinde Kitap Yayıncılığı”nı konuştuk:

İletişim Yayınları Editörü Tanıl Bora’yla Söylesi
Ötüken Neşriyat Genel Müdürü Ertuğrul Alpay’la Söyleşi
Dergah Yayınları Genel Müdürü Asım Erverdi’yle Söyleşi

Hazırlayan: Öğr. Gör. Cem SÖKMEN

Paylaş:

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir