Önce biz araçları yaratırız, sonra da onlar bizi
Marshall McLuhan
İnsan doğası, ilk atalarından bu zamana kadar sürekli bir arayış içerisinde olmuş ve doğanın ona sunmadığı birçok teknik ve yöntemlerle yaşam standartını yükseltmeyi başarmıştır. İlkel zamanlarda, bunun en önemli örneklerinden birini ateş oluştururken şimdi geldiği nokta inanılmazdır. Özellikle de bu son yüzyılda ki gelişmeler insanlık tarihi için bir dönüm noktasını oluşturmuştur. İlk olarak genetik mühendisliği alanında ki bu yenilikler ve birçok kişi için distopya olarak adlandırılan yapay zeka, transhümanizm olarak ifade edilen yeni bir dönemin başlamasına neden olmuştur.
Bu gerçeklikten hareketle transhümanizmin ne olduğunu açıklamak gerekirse; Transhümanizm insanlığın hem fiziksel, hem zihinsel, hem de sosyal açıdan çok daha üst seviyelere ulaşabileceğine inanan uluslararası bir hareket olarak ifade edilmektedir. Bu tanımdan hareketle fiziksel, zihinsel ve sosyal açıyla donatılmış insana da TransHuman diğer bir ifadeyle, Üstün insan denilmekte olup; insana çok benzeyen ama şu anki insanı, mevcut zihinsel ve fiziksel açıdan ilkel yaratıklar olarak gören bir doktrinden söz etmekteyiz.
Aşamalı Transhümanizm
Bu doktrine göre, içinde yaşadığımız yüzyıldan başlayarak insanlığın bu nirvanaya ulaşması için kat etmesi gereken birkaç aşama olduğu belirtilmektedir. İlk aşamada, insan bedeni ve beyni donanımsal eklentilerle geliştirilecek ki bu aşamayı şu anda yaşıyoruz. Giyilebilir teknolojiler, akıllı telefonlar, saatler, kalp pilleri vb. bunun ilk örneklerinden olup; insan hayatını kolaylaştıran gelişmelerdir. İkinci aşamada ise, sizin bir kopyanız olan sizin adınıza işlerinizi yapan, kısacası vekiliniz olan başka bir sizden söz edilmekte. Aslında bu fikir kulağa inanılmaz gelse de sinema endüstrisinde bunu deneyimledik. Hangi Film mi? Surrogetes (Suretler) benim de izlediğim ve çok beğendiğim başrollerinde Bruce Willis’in yer aldığı 2009 yılı yapımlı film, o zamanlar birçok kişi için bilim kurgu olarak görünse de bu doktirin için artık inanılmaz değil. En son aşama ise, insanlığın artık bir bedene ihtiyacı duymadığı, zihnin ve bedenin tamamen ikinci bize aktarıldığı aşamadan oluşuyor. Şaşırdınız mı? İmkansız mı geldi? Aslında bakacak olursanız teknolojik gelişmeler bunun mümkün olabileceği yönünde. Hatta büyük uluslar bir araya gelip, mevcut güçlerini birleştirdiği taktirde bu süreci hızlandırabilirler de. Fakat buradaki sorun teknolojiden ziyade etik…
Yapay Bedenler
Transhümanizm felsefesinin doğurduğu bir etik ikilem söz konusu. Bu ikilemin başrol konusu ise, ‘yapay bedenler’. Öyle ki bu yapay bedenler sonrasında insan ırkının sona ereceğini düşünen bir kitleye karşı, bunu teknolojik gelişmede nirvana olarak gören diğer bir taraf bu mücadelenin iki farklı taraftarını oluşturuyor. Onlar bu teknolojiyi, özellikle genetik veya bir hastalık sonrasında vücut fonksiyonlarını yitirmiş insanlar için bir umut ışığı olarak görürken, başka bir sektör olan sinema da ise, filmlerin artık özel efektler kullanılmadan, aksiyon veya tehlikeli çekimlerin bu yapay bedenler tarafından gerçekleşebiliyor olma ihtimali oldukça yüksek. Bu örnekleri çoğaltmamız mümkün. Özetleyecek olursak, Transhümanizm gelecek için ciddi bir olasılık, yazının başında da belirttiğimiz gibi, kimi için bir ütopya kimi için de distopya olan bu kuramın artık olup olmayacağı değil, ne zaman olacağı bir muamma.
Hazırlayan: Öğr. Gör. Dr. Ö. Deniz DUMAN