Sosyal Ağların Yaratıcıları Sosyal Medya Kullanmıyor[1]
Facebook’un beğen butonunun yaratıcısının, Pinterest’in genel müdürünün, Facebook’un para kazanmadan sorumlu direktörünün ya da Twitter’ın tüketici genel müdürünün sosyal medyayı tehlikeli buldukları için kullanmayı tercih etmediklerini biliyor muydunuz?
Elektronik cihazlara yönelik artan bağımlılık, sosyal medya kullanımı ile ruh sağlığı arasındaki pozitif ilişki, sahte haberlerin toplumları tehdit etmesi, filtreli selfie’lere benzemek için estetik ameliyatlara ilginin artması, sosyal medyada sahte bir mutluluk dünyasının yaratılması. Tüm bunlar teknoloji firmalarının belki gerçekleştirmeyi hayal ettiği sonuçlar değildi, fakat açıkça söylenebilir ki neden oldukları sonuçlar bunlar.
Google’ın Gmail ekibi eski çalışanı TRİSTAN HARRİS, Gmail’in gelen kutusunun hangi renk olması gerektiği üzerine uzun uzun tartıştıkları toplantıda bir şeyi fark ediyor. Ekipteki hiç kimse insanların Gmail’e olan bağlılığını azaltmak için bir öneride bulunmuyordu. Bununla ilgili endişelenen tek kişi olduğunu fark edip şunu dile getiriyor: “Tarihte daha önce 25-30 yaş arası 50 tasarımcı bir araya gelip 2 milyar insanı etkileyecek kararlar almamıştır. Sırf Google’da bir tasarımcı sabah uyandığınızda ekranda bildirimler böyle görünecek dediği için 2 milyar insan beklemedikleri düşüncelere kapılıyorlar.” Gerçekten kulağa korkunç geliyor.
Ürüne Para Vermiyorsanız Ürün Sizsinizdir
35 yıllık bir teknoloji yatırımcısı ROCER MCNAMEE Facebook’un eski yatırımcılarından biri. Silikon Vadisi’nin ilk 50 yılında basitçe donanım ve yazılım üretip bunu müşterilere sattığını söylüyor. Şimdiyse bu alım satım taraflarındaki değişimi özetlerken şu ifadeyi kullanıyor: Son 50 yıldır silikon vadisinin en büyük şirketleri “kullanıcılarını” yani bizi satıyor. Artık klişeleşmiş olan söylemi burada tekrarlamak gerekiyor. Bir şeyi bedava elde ediyorsanız satılan şey sizsinizdir. Başka bir deyişle İnternette erişebildiğimiz fakat bedelini ödemediğimiz her içeriğin karşılığında aslında kendi bilgilerimizi satılmasına önceden rıza göstermiş oluyoruz.
Sanal gerçekliğin kurucu babası kabul edilen JARON LAINER ise durumun daha da vahim olduğunu söylüyor. Esas ürünün bizim algı ve davranışlarımızdaki kademeli değişim olduğunu vurguluyor. Bu teknoloji şirketlerinin para kazanmasını sağlayan tek yol: Hareketlerimizi düşüncelerimizi değiştirmek.
JEFF SEIBERT, Twitter’ın eski yöneticisi, internette yaptığımız her şeyin izlendiğini, takip edildiğini ve ölçüldüğünü belirtiyor. Hangi resme ne kadar süre ile baktığımıza kadar. Tüm bu kayıtlar sonrasında bir model oluşturmak için kullanılıyor. Peki bunda ne var diye düşünebilirsiniz. Ancak model sandığımızdan fazlasını vadediyor. Bu model bir kez doğru şekilde yaratılınca kişinin yapabileceklerini tahmin edilebiliyor.
Standford Üniversitesi İkna Teknolojileri Laboratuvarın’da eğitim alan ve bu eğitimlerde öğrendiklerini Google’da kullanan TRISTAN HARRIS, öğrendiğimiz her şeyi teknolojiye aktardık demekte bir sakınca görmüyor. Teknolojiyi daha ikna edici hale getirmek aslında tüm teknoloji devlerinin odak noktasındadır.
Aralıklı Olumlu Pekiştireçle Sayfa Yenilemenin Ne İlgisi Var?
Facebook, Twitter, Snapchat, Instagram, Youtube, Tiktok gibi iş modelleri, biz kullanıcılarını ekran başında tutmak için uğraşırlar. Bir insanın dikkatini mümkün olduğunca çekmenin çeşitli yollarını ararlar. Bir sayfada gezerken, sayfayı aşağı kaydırıp yenileriz ve böylece her kaydırmada önümüze yeni içerik gelmesini sağlarız. Peki bunun iknayla ne ilgisi var? Sayfada her seferinde yeni bir içerik görmemiz bizim için bir pekiştireç görevi görmekte ve psikolojide buna “aralıklı olumlu pekiştireç” ismi verilmektedir. Vegas’taki kumar makineleri gibi işleyen bu mantık aslında hepimizin bir süre daha ekrana bakması için yeterli motivasyonu sağlamaktadır. Yani aslında telefonu her gördüğümüzde elimize almak istememiz bir tesadüf değil bir tasarım. Ekrana bakarak geçirdiğimiz süreyi biraz daha artırmamız için bize özel tasarlanmış teknoloji.
Sosyal Medya Davranışlarımı Değiştirebilir mi?
Facebook ilk çıktığında daha fazla kullanıcıya ulaşması ve büyümesi için özel olarak çalıştırdığı bir kişi bulunuyordu. İsmi CHAMATH PALIHAPITIYA olan bu eski Facebook çalışanının sorumluluğu kullanıcılar üzerinde sürekli testler yaparak zamanla insanlara istedikleri şeyleri yaptırmanın en iyi yolunu bulmaktı. Aslında bildiğimiz anlamda manipülasyon gerçekleştiriyorlardı. Bunu yapabildiklerini keşfettikleri an Facebook sayfalarından kullanıcılara subliminal mesajlar göndererek ara seçimlerde oy verme davranışlarını değiştirebileceklerini gördüler. Bununla birlikte gördükleri bir diğer şey daha vardı: İnsanların gerçek hayattaki davranış ve duygularını onlara fark ettirmeden etkileyebiliyorlardı.
PALIHAPITIYA, Facebook’tan ayrıldıktan sonra amaçlarının insanları prşkolojik açıdan anlayıp nasıl manipüle edeceklerini çözmek ve onlara depomin salgılatmak olduğunu tüm açık yürekliliğiyle söylemiştir. Ve bunu Facebook’la beraber Instagram’da, SnapChat’te, Twitter’da ve WhatsApp’ta da başardıklarını belirtmiştir.
Kullanıcılarına açıkça kobay faresi muamelesi yaptıklarını kabul eden eski çalışanların anlattıkları bunlarla sınırlı kalmıyor. İtirafların devamının yer aldığı yazının devamı haftaya…
[1] Bu yazı “Social Dilemma” isimli belgeselin bir özeti ve değerlendirmesidir
Hazırlayan: Dr. Öğr. Üyesi ESRA BOZKANAT ÇERGİBOZAN